EMİNE ŞENYAŞAR YILIN KADINI OLMALI » DevhaberDevhaber

21 Eylül 2023 - 18:32

EMİNE ŞENYAŞAR YILIN KADINI OLMALI

Son Güncelleme :

07 Mart 2022 - 23:18

407 views
EMİNE ŞENYAŞAR YILIN KADINI OLMALI

 

Her yeni yıla girerken milyarlarca insan barış, huzur ve kardeşlik dileriz. Kimden dilediğimizi bilmem. Ama hiç birisinin kabul edildiğini görmedim. İyi dileklerimiz her seferinde daha fazla yoksulluk, savaş, huzursuzluk ve kan olarak karşılık buldu.

Dünya emekçi kadınlar günü geldi çattı. Kadınlar ya akrabaları ya sevgilileri ya da ülkemizde bolca bulunan sapıklar tarafından her gün üçer beşer katlediliyor.  Yoksulluk ise alabildiğine!.. Seslerini duyurmak isteyen kadınların tepesine polis çöküyor! Ya gaz sıkarak boğuyor ya da coplayarak dağıtıyor. İktidar ise kadınları daha fazla baskı altında tutmak için kazanılmış haklarını gasp edip; aile içinde, çalıştığı iş yerinde ve sosyal hayatın her alanında kadın istismarını kolaylaştırıcı tutum sergiliyor.

Kadın katilleri hala iyi hal uygulamasından, namus kavramından ve yasaların yerini alan töre anlayışından dolayı korunuyor. Artık dava dosyaları adalet kurumlarında sıraya girmek için bile yer bulamazken, biz boş yere “hak, hukuk, adalet!” diye tepinip duruyoruz.

İlki 27 Mayıs 1995 yılında başlayan “Cumartesi Anneleri” eylemi, aradan geçen 27 yıla rağmen hala devam ediyor. Eşini, evladını, babasını ya da kardeşini arayan bu eli öpülecek kadınların eylemi, kendileri öldükten sonra da nesilden nesile aktarılacak bir eylem gibi görünüyor.

Polis tarafından katledilen Ethem Sarısülük, Berkin Elvan, Dilek Doğan, Feray Şahin ve daha nice gençlerin annelerinin adalet talepleri yerine getirilmedi.

Beş yıl önce Suruç Devlet Hastanesinin içinde AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın kardeşi ve akrabaları tarafından öldürülen Şenyaşar ailesinin dosyası hala oyalanıyor. Olayda bir eşi ve iki oğlu öldürülen Emine Şenyaşar, belki de Dünya’da eşine az rastlanacak bir azimle üç yılı aşkın bir süredir Urfa Adliyesi önünde düzenli olarak adalet eyleminde. Sıcağa, soğuğa aldırmadan döktüğü göz yaşları ve adalet çığlığı bütün Dünyada yankılanırken, Türkiye’nin adli duvarlarının ötesine geçememiştir.

Evet! Bugün “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!” Artık asgari ücreti ve açlık sınırını hesaplamayı bir tarafa bıraktık. Türkiye’de yaşayan insanların en az yüzde altmışı aç! Asgari ücret bir evin sadece kirasını, elektrik, doğalgaz, telefon, internet ve kuru ekmek parasına yetiyor. Beslenme ve giyim gibi temel ihtiyaçlarını ise şimdilik çevresinin yardımları ve kredi borçları ile gidermeye çalışıyor.

Birde asgari ücretin çok altında bir ücretle çalışanlar ile, hiç iş bulamayanlar var. Bu insanların nasıl hayatta kaldıklarını varın siz düşünün!..

Konumuz 8 Mart olunca söz konusu bütün Dünya kadınlarıdır. Kadının mağduriyeti coğrafi olarak farklılıklar gösterse de yoksulluk, istismar, çevre baskısı, din ve eğitimsizlik bütün kadınların ortak sorunudur. Hayatın bütün olumsuzlukları önce kadını etkiler. Yaşadığımız Anadolu’da kadının cefası da kahramanlığı da ünlüdür. Cephede erkeğinin yanında kahramanlık gösteren kadın aynı zamanda evladının, babasının veya eşinin yasını tutmuş, ömür boyu siyahlar giyinmiştir.

Rusya ve Ukrayna geriliminin yol açtığı savaşta ikinci haftaya girdik. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da savaşın en büyük mağdurlarının kadınlar ve çocuklar olduğunu görüyoruz. Öncelikle Ukrayna kadınlarının ne kadar mağdur olduklarını hep birlikte görüyoruz. Bir yanda savaşan; bir yanda yas tutan ve diğer yanda evladının güvenliği için çırpınan Ukraynalı kadınlar!.. Sınır boylarında gelen mültecilere sıcak çorba uzatan, ağlayan çocuklara sevimli oyuncaklar dağıtan ve yaraları sarmak için uzanan şefkatli elleriyle, her milletten güler yüzlü kadınlar!..

Ukrayna kadınlarının Rus kadınlarına, Rus kadınların da Ukraynalı kadınlara “evladınızı savaşa göndermeyin!” diye çağrı yaptığını içimiz yanarak görüyoruz.

Dünyanın dört bir yanında alanları dolduran savaş karşıtı insanların başını çekenlerin gene kadınlar olduğunu görüyoruz. Çaresizlik onları ağlatıyor, acı söyletiyor. Ama analık duygularını yansıtan dillerinde ne kin var ne de nefret. Sadece sevgi! Onlar sadece savaşa karşılar.

Sosyal Medyada hem Rus hem de Ukraynalıların paylaşımlarını okuyorum. Her iki taraftan savaş karşıtlarının başını gene kadınlar çekiyor. Ama bunun yanında tv kanallarından dinlediğimiz pek çok haberlerin kara propagandanın bir parçası olduğunu da görüyoruz.

Pek çok Rus asıllı Ukrayna vatandaşı yıllardan beri rejimin kendilerine zulmettiğini, 10 yıldan beri maruz kaldıkları katliamlara dış Dünyanın seyirci kaldığını, Emperyalistler tarafından desteklenen milliyetçi (Neo-Nazi) güçlerin iktidarda olduklarını yazıyorlar.

Mülteci durumuna düşen pek çok Ukrayna vatandaşı ise tahliyeler sırasında milliyetçi güçlerin kendilerine ateş açtığını, böylelikle geri çevirerek kalkan olarak kullanma niyetinde olduklarını belirterek Zelensky rejimini yalanlamaktadırlar.

Ülkemizde ise bütün kanallar anlaşmış gibi tek ağızdan kara propaganda yürütüyorlar. Savaş uzmanından, emekli büyük elçilerden ve stratejistlerden geçilmiyor! İnsan düşünmeden edemiyor! Madem bu kadar çok uzman ve stratejistimiz var, neden bataklığın en dibindeyiz?

Sağ olsunlar bütün uzmanlarımız savaş karşıtı! Ama gönüllerinde bir Ukrayna yattığını da gizleyemiyorlar. Rusya’ya ambargo uygulanmasını destekleyip bir de yetersiz buluyorlar… Sanırım tarafsız siyasetçi ve uzmanlarımız Rusya’da da mağdur bir halk olduğunu görmek istemiyorlar!

Esas yapılması gereken her iki ülkeyi bu duruma getiren nedenler üzerinde durmak ve 2. Dünya savaşında neler olup bittiğini de hatırlamak olmalıydı.

  1. Dünya Savaşı 1939 yılında Nazi Almanya’sının, Polonya’yı işgal etmesiyle başlamış, daha sonra otuzdan fazla ülkenin katılmasıyla Dünya Savaşı’na dönüşmüştü. Savaşan taraflardan asker/sivil olmak üzere ortalama 70 milyon insanın öldüğü bu savaşta, sadece Sovyetler Birliği’nde 20 milyon insan canından olmuştu. Savaşın sonunda yenilen Faşist İtalya; İtalyan Cumhuriyeti, Nazi Almanya ise; Almanya Cumhuriyeti olmuştu.

Bence şimdi iyi düşünmek gerek! Nazizm’i kullanarak 2. Dünya Savaşı’nı çıkaran baş belası emperyalizm, şimdi de evirip çevirdikleri Neo-Nazizm’i kullanarak 3. Dünya Savaşı’nı çıkarmak istiyorlar. Bunun için aynı coğrafyanın seçilmiş olması bir tesadüf olamaz!

Daha iyi şartlar içinde kadınlara “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” kutlu olsun demek isterdim.

Ama çok iyi biliyoruz ki kadının kurtuluşu sadece sosyalist düzenle mümkündür! Bunun için de kadını sadece yatakta cinsel ihtiyacımızı gören bir araç olarak görmekten vaz geçmeliyiz. Kadını; babamızın koynundaki anamız, iş yerinde arkadaşımız, mücadele yoldaşımız olarak görmek zorundayız.

“8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN!

Mustafa ERCAN

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.