
Seviniyoruz değil mi? Geçtiğimiz gün, 8 mart dünya kadınlar günüydü.
Oysa biz kadınlar bu günü elde edip hakkı olanı almak için can veren 129 kadından habersizce triplere girebiliyoruz. Hala cahil bir toplum ile karşı karşıyayız, ve hem üzgünüm hemde korkuyorum ki, bu karanlıkları aşmamız bi hayli uzun zaman alacak!
Tam tamına 40.000 dokuma işçisinin direnişi ile yola çıkılıp, 129 tane kadın işçinin can vermesi ile sonuçlanan bir günün provake edilmesine bile göz yumabiliyoruz. Bu günü herkesin kadınlar günü olarak bilinmesi dahi çok can yakıcı, ve çok üzücü.
Aradan yüzlerce onlarca yılın geçmesi bile, geldiğimiz noktayı değiştiremedi. Geçtiğimiz ay yani tam tamına 2020 yılının şubat ayında, 22 kadın can verdi.
Üstelik bu kadınların;
13 Kadın evinde
3 Kadın sokak ortasında
1 kadın otelde
1 Kadın arazide
1 Kadın ıssız bir yerde
3 Kadın ise nerede öldürüldüğü henüz tespit edilmemiş olup, utancımıza utanç katmaktayız.
Biz yıllarca sadece, haklarımızı ve bizim olanı talep ettik. Karşılığında ise, sinir, stres, şiddet ve ne yazık ki, sonu ölüme giden kayıplar yaşanmaya devam ediyordu.
Ama öyle bir gün var ki, günah keçisi seçilmişcesine…
Çoğu kişi vicdanını rahatlatmak adına kullanıyordu o günü, biz haklarımızı talep ettikçe, o gün meydanlarda karşılaştığımız muamele, ya laf yedik, ya farklı bakışlara maruz kaldık, ‘kadınlar çiçektir’ sözüyle çiçekleri çocukları gibi yetiştiren kadınları, çiçekten soğuttukları yetmezmiş gibi bir de, ya karanfil tutuşturdular elimize, ya gül, ya papatya…
Kadınlar çiçek falan değildir!
Çiçeklerde kadın değildir!
Kadınlar hep kadındır, ve her zaman bu şekilde var olacaklardır!
8 mart ise, dünya kadınlar günü değil, emeğini, hakkını, gurunu hiç bir kimsenin ardına sığınmadan alan kadınların günüdür.
8 mart dünya ayakları üstünde durup, omuzlarında binlerce yükü tek başına taşıyan kadınların günüdür.
Ve 8 mart DÜNYA EMEKÇİ VE İŞÇİ KADIN GÜNÜDÜR!
Oysa biz kadınlar bu günü elde edip hakkı olanı almak için can veren 129 kadından habersizce triplere girebiliyoruz. Hala cahil bir toplum ile karşı karşıyayız, ve hem üzgünüm hemde korkuyorum ki, bu karanlıkları aşmamız bi hayli uzun zaman alacak!
Tam tamına 40.000 dokuma işçisinin direnişi ile yola çıkılıp, 129 tane kadın işçinin can vermesi ile sonuçlanan bir günün provake edilmesine bile göz yumabiliyoruz. Bu günü herkesin kadınlar günü olarak bilinmesi dahi çok can yakıcı, ve çok üzücü.
Aradan yüzlerce onlarca yılın geçmesi bile, geldiğimiz noktayı değiştiremedi. Geçtiğimiz ay yani tam tamına 2020 yılının şubat ayında, 22 kadın can verdi.
Üstelik bu kadınların;
13 Kadın evinde
3 Kadın sokak ortasında
1 kadın otelde
1 Kadın arazide
1 Kadın ıssız bir yerde
3 Kadın ise nerede öldürüldüğü henüz tespit edilmemiş olup, utancımıza utanç katmaktayız.
Biz yıllarca sadece, haklarımızı ve bizim olanı talep ettik. Karşılığında ise, sinir, stres, şiddet ve ne yazık ki, sonu ölüme giden kayıplar yaşanmaya devam ediyordu.
Ama öyle bir gün var ki, günah keçisi seçilmişcesine…
Çoğu kişi vicdanını rahatlatmak adına kullanıyordu o günü, biz haklarımızı talep ettikçe, o gün meydanlarda karşılaştığımız muamele, ya laf yedik, ya farklı bakışlara maruz kaldık, ‘kadınlar çiçektir’ sözüyle çiçekleri çocukları gibi yetiştiren kadınları, çiçekten soğuttukları yetmezmiş gibi bir de, ya karanfil tutuşturdular elimize, ya gül, ya papatya…
Kadınlar çiçek falan değildir!
Çiçeklerde kadın değildir!
Kadınlar hep kadındır, ve her zaman bu şekilde var olacaklardır!
8 mart ise, dünya kadınlar günü değil, emeğini, hakkını, gurunu hiç bir kimsenin ardına sığınmadan alan kadınların günüdür.
8 mart dünya ayakları üstünde durup, omuzlarında binlerce yükü tek başına taşıyan kadınların günüdür.
Ve 8 mart DÜNYA EMEKÇİ VE İŞÇİ KADIN GÜNÜDÜR!
Fatmanur