
9.Mektup
Sensizliği bir türlü içselleştiremediğim bir gün
Ve sen
Diğer yarım
Ruhumu besleyen şiirimin öznesi
En uzaktaki en yakınım
Sen
Tıpkı şairin dediği gibi bugün de
Mıh gibi aklımdaydın.
Can Yücel
Nasılsın Sevgilim?
Şu an ne yaptığını bilmediğim gibi, nasıl olduğunu da bilmiyorum. Senden iyiden iyiye haber alamaz oldum, bu da yetmedi, seni göremez oldum; bir cüzzamlı gibi kaçıyorsun benden köşe bucak. Şu küçücük kanton büyüdü de büyüdü, sokakları çoğaldıkça çoğaldı, alanları ana baba gününe döndü, karşılaşamaz olduk; tesadüfler bile bize uğramaz oldu. Ee sana da gelemiyorum, kapını çalamaz oldum, istemiyorsun beni. Bunu sevgisizliğinden yapmadığını biliyorum, ya da belki buna kendimi inandırmaya çalışıyorum. Ama olsun, ben yine de hâlâ içinde bana karşı güçlü bir şeyler htiğini biliyorum, yoksa inan ki sana bu satırları yazamazdım. Elim ne kaleme ne ak kâğıtlara uzanırdı ne de sana dair tümceler kurabilirdim, hepsi kelepçelenirdi.
Yer yer beni istemediğini söylüyordun, son zamanlarda bunu sıkça söyler oldun, bu gerçek olamaz değil mi?
Benim gerçeğim mi?
Seni seviyorum!
Eksilmeden seviyorum seni!
Sen, “Sevgi yetmez icraat gerek” desen de insanı icraata geçiren de sevgidir. Ama yine de haklısın, icraatsız sevgi sevgi olamaz, olursa bir ayağı topal olur.
Ara ara da olsa, tüm barikatlara rağmen haberlerini alıyorum, almıyor değilim, bu da beni ziyadesiyle mutlu ediyor.
Bu evrende tek beklentim sevdiklerimden iyi haberler almak. Bu hayat o kadar güçleşti ki, hâlâ da güçleştiriliyor her nedense. İşin kötü tarafı hayatı zora sokan, düzeni bozan bir avuç azınlık! Çoğunluk sadece sessiz, sessiz kalmayı erdemlikten sayıyor, kendilerini koruduklarını düşünüyorlar.
Neden çoğunluk azınlığa uyuyor, onlar gibi kötü olmaya çabalıyor?
Çocuk tecavüzlerinin artması, iş kazalarının çoğalması, işsizliğe yeni işsizlerin eklenmesi, trafik teröründe her gün üç beş insanımızı yitirmemiz, hırsızlığın alıp başını gitmesi, rüşvetin teşvik edilişi, boşanmaların artması dünyanın kötü yönetiliyor olmasındandır.
Naif, insancıl aşklar, yerini çıkar aşklarına bıraktı. Temiz bir aşka az rastlar olduk. Herkes çıkara dayalı ilişkilere demir atıyor, oradan nemalanıyor, nemalanamayınca sırtını dönüyor aşka.
İnsanlık her geçen gün daha bir tehlikeli aşamaya geliyor. Kendi kendinin soyunu kırmaya başladı harbiden. Varsa yoksa kendi. Öteki insanı umursamaz oldu. Aç mı, açık mı, işsiz mi, savaşta mı, kavgada mı, yaralı mı, ölü mü umurunda bile değil. Kendisi soluk alıyor mu, bu yetiyor.
İnsan vicdanını, acıma hissini yitirmeye başladı. Öteki insana, kendi soyundan olan insana yabancılaştıkça kendine de yabancılaşıyor, bunun farkında bile değil. Sanıyor ki başkalarının mutsuzluğundan mutluluk çıkaracak. Hadi oradan diyesim geliyor. Oysa şunu bir bilsek, yalan yalanı ürettiği gibi mutluluk da mutluluğu üretir.
Aşk da böyle!
Aşkta da böyle olduk ne yazık ki!
Önce biz, önce bizim mutluluğumuz, der olduk. Tek yanlı beklentiler içindeyiz. Hep almayı bekliyoruz. Ötekinin hali ne vakti ne hangi açmazlar içerisinde olduğunu düşünmeden, hiçbir tolerans göstermeden, hiçbir empati yapmadan bencilce bize aksın ırmaklar diyoruz.
Lakin şunu bilmeni isterim ki ne aşka olan inancımı yedim ne insana olan inancımı. Eğer yitirirsem bu hayat artık bana göre değil, bana bu hayatta yer yok, ben bu kör olası hayatta fazlalığım der gönül rahatlığıyla, hiçbir baskılanma altında kalmadan ölümü seçerdim. Bunca zalimliğe, bunca adiliğe, kahpeliğe, şerefsizliğe, sevgisizliğe katlanmak kolay değil, hele ki sensizliğe!
Sonuçta insan kazanacak, buna olan inancımla yaşıyorum. İyi olan, adil olan çoğunluk, hırsız olan, zalim olan azınlığı alt edecek, yenecek. İşte o zaman hayat bir başka güzelleşecek. Yaşam yaşanır olacak o zaman.
Bu bir anda olmayacak bunu biliyorum, milim milim kazanacağız, iyilerin çabasıyla kazanacağız.
Bunu başaracağız.
Bunun için iyilerin yanında saf tutacağız, aşktan yana duracağız.
Aşk kazanacak, biz aşkla güzelleşeceğiz!